Haber Giriş Tarihi : 02.12. 2023 12.45  Haber Güncellenme Tarihi : 02.12.2023 12.45

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ’NİN YANINDAYIZ

Platform adına Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Kenan Sırma tarafından yapılan basın açıklamasında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınması ile sonuçlanan dava ile ilgili ‘Hukuksuzluğu kınıyoruz.  Emek, barış ve demokrasi mücadelesinde birlikte yol yürüdüğümüz, yaşamın, yaşatmanın, barışın yanında yer alan TTB ile dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz’ mesajı verildi.

HANİ DÜNYADA İLK 10 ARASINDA OLACAKTIK

Sırma açıklamasında şunları söyledi. ‘21 yılı aşkın bir süredir ülkeyi yönetenler ülkenin geleceği hakkında da yıllardır hep nutuk attılar, masallar anlattılar.

“2023’te kişi başına milli gelir 25 bin dolar olacak, işsizlik %5’e, enflasyon tek basamaklı rakamlara inecek. Türkiye dünyada ilk 10 ekonomi arasına girecek” dediler. 

Ama her geçen gün düne göre daha yoksullaştık. Daha güvencesiz hale geldik.

Geldiğimiz noktada:

İşsizlerin sayısı 9 milyona yaklaştı

Zamlar yağmur gibi yağmaya devam ediyor.

Yaşadığımız gerçek enflasyon TÜİK’in sanal rakamlarını ikiye katlıyor.

80 MİLYON YOKSULLUK SINIRI ALTINDA

Açlık sınırı 16 bin TL’ye, yoksulluk sınırı 49 bin TL’ye dayandı.

Bu koşullarda ülkede milyonlarca emekli 7 bin 500 TL’ye, çalışanların yarısı ise 11 bin 402 TL’lik asgari ücrete mahkûm edilmiş durumda.

Milyonlarca kamu emekçisi maaşı bugün emekliliğine yansıtılmayan 8.077 TL’lik “ilave seyyanen ödenek” ile birlikte yoksulluk sınırının yarısına ulaşmıyor.

Asgari ücretlisi, emeklisi, işçisi, kamu emekçisi ile 85 milyonluk nüfusun 50 milyonu açlık sınırı altında, 80 milyonu yoksulluk sınırının altında bir yaşam savaşı veriyor.

Tüm bunlara rağmen iktidar sözcüleri hiç sıkılmadan “Ülkemizde aşırı yoksulluk veya açlık sınırı içinde yaşayan kişi yok” diyorlar.

İşçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik. 2023 için vaat ettiğimiz hedeflere inşallah 30 yıl sonra ulaşacağız” diyerek halkla dalga geçiyorlar.

SOSYAL DEVLET UZUN SÜRE ÖNCEYDİ..

Halkın ezici çoğunluğunun açlığa, yoksulluğa, işsizliğe itildiği koşullarda anayasasında sosyal devlet yazan bir devlet ne yapar?

İşsizler için istihdam sağlar. Vatandaşının yaralarını sarar, alım gücünü artıracak politikaları hayata geçirir. Bunun en önemli aracı ise devlet bütçelerdir. Bütçelerde tercih halktan yana kullanılır. Toplanan vergilerin, ülkenin kaynakların halka eğitim, sağlık, yol, su, elektrik, yeni hastane, yeni okul olarak dönmesi sağlanır.

Ama ne yazık ki sosyal devlet çok uzun süre önce sadece anayasamızda, kâğıt üstünde kaldı.  Bugün ülke olarak sadece ekmeğin değil, sosyal devletin de askıda olduğu karanlık bir sürece itilmiş bulunuyoruz.

Son iki senedir ek bütçe çıkardılar. Tüketimimizden gelirimizden, attığımız her adımdan aldıkları vergileri katladılar. 

KALAN SON HAKLARIMIZA GÖZ KOYDULAR

Şimdi seçimden sonra geçtikleri ekonomi modelini “yeni”, “rasyonel” diye cilalıyorlar.  “Enflasyonu düşürmek için halkın tüketimini kısmamız, ücret artışlarını sınırlamamız, tasarrufu arttırmamız şart” diyorlar.

Ama kendileri ne uçaklarından, makam arabalarından ne lüks saray harcamalarındanne de üç dört yerden aldıkları maaşlarından vazgeçmiyorlar.  Ama okul öncesi eğitimdeki yüzbinlerce öğrencinin 1 öğün ücretsiz yemeğini kesmeyi tasarruftan sayıyorlar.

Bu da yetmezmiş gibi “yeni” ekonomi modeli adı altında başlatılan yeni saldırı dalgası ileelimizde kalan son haklarımıza da göz koyuyorlar.

Orta Vadeli Program, Kalkınma Planı ve bütçe kanun teklifinden oluşan bu “yeni” Bermuda Şeytan Üçgeniyle:

Ücretlerimizi-maaşlarımızı gerçekleşen enflasyona göre değil, hedeflenen enflasyona göre artırmayı, böylece enflasyon farkı ödemesini kaldırmayı hedefliyorlar.

Emekli olma yaşını yükseltmek, emekli aylıklarını daha da düşürmek istiyorlar.

Sosyal harcamalara, eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamu hizmetlerine yapılan harcamaları daha da kısmayı, özelleştirmeleri tüm hızlıya sürdürmeyi hedefliyorlar.

‘Vergi reformu’ adı altında çalışanlara ve halka daha çok vergi, ‘esnek çalışma’ adı altında daha çok sömürü dayatmak, kıdem tazminatını ortadan kaldırılmak istiyorlar.

KISACASI BU BÜTÇEDE HALK YOK..

Bu bütçe teklifinde kamu emekçileri, emekliler, işçiler, asgari ücretliler, çiftçiler, esnaflar, kadınlar, gençler yine yok. Kısacası bu bütçe de halk yok.

Peki, bu bütçede ne var?

Sermayeye, patronlara bol kepçe vergi istisnası, muafiyeti, teşvik var. Faizden beslenenlere, silah tekellerine, rantiyecilere kıyak, yandaş müteahhitlere dolar kuru üzerinden Hazine garantisi var.

2006 yılında %40 olan genel kamu hizmetlerine ayrılan pay bu bütçede %29’a indiriliyor.

Üstelik eğitime ayrılan bütçenin bir bölümü CEDES gibi projelerle tarikatlara, cemaatlere, hısım akraba çevresinin kurduğu vakıflara, Diyanete aktarılacak. 

Sağlığa ayrılan bütçenin 84 Milyar TL’si yani günlük 229 milyonu hasta garantisi verilen şehir hastanelerine gidecek.

Sonuç olarak bütçeden aslan payı ne eğitime ne sağlığa gidecek.Çünkü aslan payı istisna, muafiyet, teşvik olarak sermayeye, patronlara gidecek.

Ülkenin ekonomisini göz göre göre çökertenlerin yarattığı borçların faizine gidecek.

Savunma ve güvenlik adı altında silah tekellerine gidecek.

BU BÜTÇEYİ KABUL ETMİYORUZ

İşte bu bütçe yasa teklifi 11 Aralık’ta TBMM Genel Kurulu’na gelecek. 11 gün sonra ise “bütçeyi oylarınıza sunuyoruz, kabul edenler…” denilerek oyalanacak. Hepimizin bir yılı TBMM’de vekillerin bir iki dakikalık oylama ile belirlenecek.

Biz de buradan vekillere değil, asillere, sizlere, vatandaşlara soruyoruz. Bu bütçeyi kabul ediyor musunuz?

KESK olarak iktidarın kendi eliyle yarattığı enkazın tüm faturasını emekçilere, halka yıkmak istediği bu bütçeyi kabul etmiyoruz.

HALKTAN, EMEKTEN YANA BİR BÜTÇE İÇİN..

Öncelikle bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz.

Vergide adalet istiyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını istiyoruz.

Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine, özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz.

Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını istiyoruz.

Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini istiyoruz.

Başta depremzedeler ve öğrenciler olmak üzere tüm dar gelirlilere kamusal, güvenli ve sağlıklı barınma olanaklarının sağlanmasını istiyoruz.

Eğitimin her kademesindeki çocuklarımız için 1 öğün ücretsiz, sağlıklı yemek istiyoruz.

Emeğe kölelik dayatan politika ve uygulamalara son verilmesini istiyoruz.

İnsanca yaşamaya yetecek, yoksulluk sınırı üzerinde bir ücret istiyoruz.

Bütçeden engellilere yönelik kamu hizmetlerinin geliştirilmesi için ayrılan payın arttırılmasını, kamuda engelli istihdamının arttırılmasını istiyoruz.

Yoksulluğu önleyici, dar gelirlileri koruyucu tedbirlerin hayata geçirilmesi için Temel Gelir Güvencesi istiyoruz.

Sözlerimizi tamamlarken kamu emekçisiyle, işçisiyle, kadını genci ile tüm yurttaşlarımıza yaptığımız çağrımızı yineliyoruz.

Diyoruz ki, %1’in çıkarı için %99’u yok sayan bu haksızlığa karşı çaresiz değiliz.

Gelin emeğimize, ekmeğimize, geleceğimize, bütçe hakkımıza birlikte sahip çıkalım.

Yoksulluk, işsizlik ve yağma düzenin çarkları arasında öğütülmeye karşı” Emekten Yana, Demokratik Halk Bütçesi İstiyoruz!”  Diyerek omuza omuza verelim. İnsanca bir yaşam, güvenceli iş, güvenli bir gelecek için mücadeleyi birlikte büyütelim.