
Güçlüklere Karşı Emeğiyle Savaş Veren Sarsılmaz Çınar : Aşır Köse
Alın terinin, emeğin, namuslu çalışmanın, dürüstlüğün, insanlara karşı cana yakınlığın, tecrübenin ve daha nicesinin bir arada toplandığı bir kişilik, Aşır Köse… 69 yıllık hayatının 45 yılını mesleğine gururla vermiş ve artık mesleğinde zirveyi yaşıyor…
Röportaj yapmayı beklerken imalathanesindeydi ve geldiğindeyse gözlerinde hala o, bir şeylere emek vermenin yaşattığı huzurlu bakışları vardı… Dükkanında oğlu ve ustalarına önderlik eden usta esnaflardan biri olmanın gururunu yaşıyor anlattıklarında. Hayatındaki en acı anı ve en mutlu anı da yaşayarak anlatması da gözünüzden kaçmasın… Elinde yetiştirdiği çıraklar artık Çorum un ünlü büyük markalarından oluşunu da gurur kaynağı olarak tanımlıyor.
Bu arada bu kadar yaşam tecrübesi olmasına karşın gelecek kaygısının kendinde oluşunu anlatmasına da şaşırmamak elde değil…
Hazırsanız sıfırdan hayata atılmanın cesaretini gösterdikten sonra hayat ona nasıl cevap vermiş bir bakalım…
Aşır Köse kimdir, mesleğinize ne zaman başladınız ?
01.01.1953 Çorum / Merkez Karasar köyü doğumluyum. Askerlik bitimine kadar köyde 24 yıl rençberlikle, çiftçilikle, hayvancılıkla uğraştım.Küçük kardeşlerim var 2 tane. Babam onları sanata verdi, pastacılık üzerine ; onlar sanatı öğrendi. Sanatı öğrendikten sonra “ Allah nasip etti, dükkan açalım, biz bu işi yaparız ” dediler. Üçümüz beraber olduk babamın da desteğiyle geldik, ufak bir dükkan açtık. 5 tane masamız, 20 tane sandalyemiz, 1 tane buzdolabımız vardı. Öyle başladık. Köyden getirdiğimizin hepsi bu, servetimiz bu. Arkamızda ne bir desteğimiz ne bir yardımımız ne dışarıdan gelen hiçbir paramız olmadı. Kendi çabalarımızla, birbirimize bağlılığımızla,tutumuzla, küçüklerin büyüğe saygısıyla ; ağabeylerin de küçükleri kollamasıyla ; yanlış yola sapmamak üzere birbirimizi denetleyerek işimizi de düzgün ve dürüst yaparak devam ettirdik. Mesleğimde 45.yıl…
Bir gününüz nasıl geçiyor ?
Sabah 5 buçukta iş yerime geliyorum, dükkanımı açıyorum, işime başlıyorum, tezgahlarımı düzeltiyorum. Aşağıda ustalarım gelmiş, poğaçaları böreği, günlük malları çıkartmış oluyor. Onları bizzat yukarı alıyorum. Çayı demliyorum. Müşteriler gelmeye başlıyor, sıcak sıcak müşterilerimize ikram ediyoruz. Aynı devam ediyoruz, 45 yıldır yaptığımız bu. Daha önceleri Çorum 4 pastane vardı, 1.si bizdik.1978 in ağustosunda açtık .Çorum un eski pastanesiyiz, % 50 kapasitesine biz verdik düğünlerine, nişanlarına…Cezaevlerine yıllarca tulumba tatlısı verdik. Askeri birliğe yıllarca poğaça, börek,alman pastası gibi çeşitli ürünler verdik. Hepsiyle düzgün çalıştık,anlaştık.Hiçbir sorunumuz olmadı.Hiç malımıza,üretimimize tepki gelmedi. 20 yıl sonra kardeşimin biri artık sıkıldım dedi,mobilya sektörüne girdi,orda başarılı oldu.
Hobileriniz veya özel uğraşılarınız var mı ?
İnşaat sektörüyle uğraştım ek gelir olarak. Köyde arazimiz vardı, bu işi yaparken çiftçilikle ilgileniyordum, köy çocuğu olduğum için. Traktörümüzü aldık, tarla aldık ( ilk yatırımlarımız ) . Pastanenin yanı sıra rençberlik de yaptım, yıllarca. Ondan sıkılınca da inşaat sektörüne girdik, elliye yakın daire yaptık, sattık.
MESLEK AHLAKINDAN HİÇBİR ZAMAN ÖDÜN VERMEDİM
Mesleğinizde karşılaştığınız sorunlar var mı, varsa bunlar neler ?
İşini dürüst, ahlaklı yaptıktan sonra hiçbir sorunla karşılaşmadık. Ekonomik olarak hiçbir zaman zorluk çekmedik. Yaptık,sattık. Çok yaptığımız zaman çok sattık ; az yaptığımız zaman az sattık. Ama kanaat ettik : 1-Kanaat, 2-Sebat, 3.sü sabır, 4.sü fırsatçılık hiçbir zaman yapmadık. Olmadığı zamanlar oldu. Mesela 1980 olayları oldu, Çorum ikiye bölündü, aşağıdan yukarıya yukarıdan aşağıya akım olmadı. Öyle şeyler oldu ki aşağıda olmayınca benden mecbur alacak diye adamın biri 5 liralık mala 10 lira dedi. O fırsatçılığı hiçbir zaman ben yapmadım. Müşterime, vatandaşıma hiçbir zaman “Yok” dedirmedim, yardımcı odum. Onlar da bize yardımcı oldu. MESLEK AHLAKINDAN HİÇBİR ZAMAN ÖDÜN VERMEDİM , hiçbir zaman fırsatçılık yapmadım, hiçbir zaman işimde hile, sözümde yalan, kazancımda haram olmadığını, 45 yıldır burada olduğuma göre 70-80 yaşındaki adamlar geldiğimden bugüne kadar bilir : Hiç kimse karşıma çıkıp da “ Şurada şu yanlışı yaptın.” diyecek adam yoktur herhalde.
Mesleğinizin geleceğini nasıl görüyorsunuz ?
Biz zaten sonuna geldik. Bizde devamlılık yok, bitti. Şimdi ben burada olduğum için, sağlığım sıhhatim… Yaşım da geldiği için. Ustalarım sebatli olduğu için usta çalışıyor biz de satıyoruz.
Pastacılık sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz ?
İnsan hayatı devam ettiği müddetçe mutlaka devam edecek, genişleyerek.
Büyük marketlerde satılan pastalar var ?..
Onlar el ürünü değil. Onlar fabrikasyon –1, katkı maddesi var – 2, taze günübirlik çıkmıyor -3, müşteriye sunum yok – 4 . Şimdi bu ev ürünü gibi, günlük yapılıyor ( Bizim ürünlerimiz ) . Glikoz kullanıyorlar. Bizde yok. Kullanan arkadaşlar var mı tatlıcılarda ? Bilmiyorum, var… Nişasta bazlı şeker çıktıktan sonra Amerikan Cargill in ürettiği Bursa da kurup devletin taviz verip de “ Gel fabrikayı buraya kur.%10 biz size istihdam sağlarız.” deyip de kurdurdu, şeker fabrikalarını sattı, şeker fiyatlarını pahalılandırdı. Ona yönlendirmek istiyor ( Cargil ) . Bunu devletimiz kendi yapıyor. Biz doğal şeker kullanıyoruz, şeker pancarından yapılmış ( Çorum şekeri ) .
Pastacılık mesleğini gençlere öneriyor musunuz ?
Sanat önerilmez mi ? Biz köy çocuğuyuz. Biz üç kardeş geldik. Ben 22 – 23 yaşındayım. Kardeşimin biri 20 yaşında diğeri 13 yaşında… Sanatını düzgün yapan adam pastacılık üzerine değil hangi sanatı yaparsa yapsın, 5 tane üniversiteden daha iyi. Üniversite okusaydım diyelim ki profesörlüğe kadar yükselseydim neyim olurdu benim maddi olarak ? Belki tahsil olarak kültür olarak sosyal hayat olarak daha güzel bir hayat yaşardım, doğru. Ama bir arabam olurdu en fazla, düzgün çalışarak maaşımdan artırarak. Bir evim olurdu, bir yazlığım olurdu, okutabilseydim bir de çocukları okutabilirdim. Üçümüz de esnaf olduk pastacılık üzerinden. Yan ürünler de inşaatçılık yaptık, rençberlik yaptık.
( Hobiniz var mı sorusu üzerine )…
Bahçem var, 1 dönüm. Budamasını kendim yapıyorum, çapasını kendim yapıyorum, ekmesini kendim yapıyorum, sulamasını kendim yapıyorum. Git, gör mesela cennet gibi bir yer. Her güzel meyvesi var, yemyeşil olmuş, doğasıyla, yapısıyla…Bunlarla uğraşıyorum. Tatilim, gezmem fazla yok. İşimizden oraya, oradan işimize…
Bir esnaf olarak ülke ekonomisinden memnun musunuz, ülke ekonomisini nasıl görüyorsunuz ?
Ülke ekonomisinden nasıl memnun olursun ? Ekonomi bitti 0, kalmadı. Merkez Bankası boşaldı. Her gün akşam ekonomistler anlatıyor : Merkez Bankası eksi 58 milyar dolar emanet para kullanıyor. Dünyada 7 ekonomiden biri , tarım üzerine Türkiye. Kendi kendine yeten ve dışarıya da fazlasını ihraç edebilecek ülke… Saman satın alıyoruz şimdi. Bütün hububatları dışarıdan satın alıyoruz.
Dışa bağımlı bir ülke olduk diyorsunuz ?
Dışa bağımlı bir ülke olduk, orayı sorarsan. Eskiden 200 tane devletten 7 ülke, bunlardan birisi de Türkiye… Kendi kendini aktarıp döndürebilecek tarım üzerine. Doğuda hayvancılık vardı, et böyle miydi, hayvan böyle miydi ? Süte dün %20 zam geldi mesela.
Hiç mesleği bırakmayı düşündüğünüz oldu mu veya meslekten sıkıldığınız bir an oldu mu ?
Mesleğin sonuna geldik, ekibimiz yok. Olmadı severek yaptım. Bırakmayı da hiç düşünmedim. Biz meslek yürütürken bir de eser bırakmaya çalıştık. Çocukları güzel yetiştirdik, güzel okuttuk. Birisi avukat oldu, birisi yüksek memur oldu, birisi psikoloji okuyor, birisi mimarlık okuyor. Onlar da kendini kurtardı. Bunlar da önemli, bunlar da buranın ( Pastane ) sayesinde oldu. Bu müessese sayesinde yüksek tahsillerini gördü, ahlaklı yetişti, kültürlü yetişti, saygılı yetişti. Burası bir üniversiteden daha fazla halkla ilişkiler, birbirine saygı, sevgi, esnaflık… Sokakta gezen boş biriyle burada büyüğünün yanında yetişme bir olur mu ? Hiç birinde kötü bir alışkanlık yok.
Pastacılık yapmasaydınız hangi meslekle uğraşırdınız ?
Zaten benim kardeşlerim meslek sahibi, ben meslek sahibi değilim. Ben sadece işletmenin başında halkla ilişkilerde bulundum. Üretmede kardeşlerim…
Pasta imalatını biliyor musunuz ?
Bilmiyorum.
Bugüne kadar imalat yapmayı hiç düşündünüz mü ?
Fırsatım olmadı. Oraya ( İmalathane ) inince burada kimse kalmıyor. İmalathane ayrı satış yeri ayrı. Kardeşlerim de o işi yapıyorken ( Pasta imalatı ) ; 25 yaşından sonra 30 yaşından sonra 35-40 yaşından sonra tek tek bırakıp gitti mesleği. Ondan sonra da ben meslek öğrenebilir miyim , aşağıya ( İmalathane ) inebilir miyim ? Satışı bizzat ben yapıyorum. Sen bir tane poğaça alsan ben olmayınca beni soruyorsun. POĞAÇA ALMAK DEĞİL BENİ GÖRMEK MAKSAT. Orası çok önemli. Halkla ilişkiler çok önemli, diyalog.
İşin sırrı burada diyorsunuz ?
İşin sırrı orada. Yetiştirdiğimiz elemanlar Bahabey Caddesi nde ve Mehmet Akif Ersoy Caddesi nde 10 tane pastane var. Hep buradan başladılar. Burada öğrendi, yetişti, iş adamı oldular. Hepsi ünlü, şanlı mekan yaptılar.
BENİM RAKİBİM İŞİM
Sonra sizin rakibiniz oldular ?
Rakip diye bir şey yok. Onlarla ben gurur duyuyorum, gururla anlatıyorum, yetiştirdiğim eser diye anlatıyorum. BENİM RAKİBİM İŞİM. Sen işini düzgün yaptıktan sonra, doğal yaptıktan sonra, fırsatçılık yapmadığın müddetçe, sanatının üzerine eğildiğin müddetçe , müşteriyle de diyaloğun güzel olduktan sona “Param yok“ der, olsun yarın verirsin canını sıkma ; “Karnım aç“ diyene gel bugün ben seni doyuruveriyim… Bu işler böyle götürülür. İnsanlığı da elden bırakmamak lazım. İnsanları da küçümsememek lazım.
Hayatınızda unutamadığınız bir anınız var mı ?
Hayatta hiçbir anım olmadı. Çalışan adamın ne anısı olacak. En büyük damadım trafik kazasında, valilik makamında çalışırken, trafik kazası yaptılar. Vefat etti. En büyük acım o. Annemi defnettim, babamı defnettim, amcamı defnettim, dayımı defnettim ama herkes için ölüm bir hak olduğu için, belirli bir yaşa geldiler, ömürlerini tamamladılar, bitti. Ama damadım, en acı şeyimiz o…
Hayatınızda en mutlu olduğunuz an nedir ?
Çocukları evlendirdiğim zaman en mutlu zamanım o oldu. Torunlarım okulu kazandığı zaman, en mutlu anlarım. Servetten fazla ben bu eserlere seviniyorum. Yarın bunların hepsi devletine, milletine, çevresine faydalı bireyler olacak. Bunu yetiştirmek önemli. Yoksa benim servetim dünya kadar olsa kimseye faydası yok. Ama bir tane eser bırakırsan belki bin kişiye faydası oluyor. En azından bakmasında faydası oluyor, yardımda faydası oluyor, uyguladığında faydası olur. Bunlar önemli benim için.
Hayatınızda isteyip de yapamadığınız bir şey var mı ?
İsteyip de yapamadığım hiçbir şey olmadı. Kazancıma göre, parama göre neyi heves ettiysem hepsini Allah verdi ve hepsine kavuştum. İlk aşkımız bizim, köyden geldik ; rençber çocuğu olduğumuz için bir traktörümüz olsa, fakir çocuğuyuz, herkesin traktörü oluyor, 3 kişi 5 kişi…1978 de dükkanı açtık, 1980 de sıfır, hiç kullanılmamış FİAT marka ; 1 senede aldık, köye götürdük. Köylü inanamadı bu işe. En büyük arzumuz oydu onu aldık. Ondan sonra köyde amcam tarlaları satıyordu ; dedemin tarlası, babamın tarlası başkasına gitmesin diye tarla almaya başladık. Ondan sonra evimiz olsun dedik buraya yönlendik ; rençberlik yapıyorduk ya o zamanlar, arsamız oldu, dediğimiz yerden ev yaptık onu sattık…
Hayatınızda iyi ki yapmışım dediğiniz bir şey var mı ?
Bu iş yerlerini kurmak bağımlı halden bağımsız hale mülkiyet sahibi olmak en güzel iş değil mi ? Kimseye eğilmemek, bükülmemek, dik durmak… Bizim başlangıçta imalathanemiz kira, dükkanımız kira, evimiz kira, depomuz kira. 20 yıl hep ev sahibi bir şey söyleyecek mi ya da dükkan sahibi bize “Çık” diyecek mi hep o korkuyla yaşadık. Ondan sonra Allah hepsini verdi. Şimdi biz kendimiz kullandığımız gibi diğer arkadaşlara da kiraya iş yeri veriyoruz, daire veriyoruz. Allah da hepsini verdi. Sen azmettin, sen çalıştın sen yapayım dedin yaptın, Allah da yardımcın oldu. Bazıları diyor ki “Allah verir” ; oturduğun yerden Allah vermez, çalışacaksın, emek sarf edeceksin, düzgün olacaksın. Çalışırken düzgün çalışacaksın, işine hile, kazancına haram, sözüne yalan katmayarak alnının teriyle, elinin emeğiyle kazandığınla yapacaksın ; Allah da sana yardımcı olacak.
Bugüne kadarki yaşamınızdan çıkardığınız en büyük ders nedir ?
Vallahi hiç kimseye bir yanlış yapmadım. Bu yanlışı yapmasaydım da bu dersi görmeseydim diyecek hiçbir şeyim olmadı. Yanlış yapan arkadaşlarımı da hiç kolay kolay, büyük yanlışta affetmedim. Kendim yapmadığım için başkasının yanlışına da hiç müsaade etmem yani…
Sizce gençler hayata nasıl bakmalı, hayata nasıl tutunmalı ?
Gençler okuyorsa okulunda, sanattaysa sanatında ; bunlarda taviz vermeyecek. Okuyorsa okuluna, dersine, arkadaşına, çevresine, hepsine azimli ve düzgün ve dürüst olarak devam edecek. Sanattaysa sanatına önem verecek ; ustasına saygı, çevresini, iş yerini hepsini benimseyecek “BEN BU OLACAĞIM ” diyecek bir işe başlayınca. “Olacağım” diyenin elinden bir şey kurtulmuyor…
Günümüzdeki gençliği nasıl görüyorsunuz ?
Gençliği ikiye ayırayım. Bir tane gençlik var ; altın gibi pırıl pırıl, ekonomisini biliyor, arkadaş çevresini biliyor, okulunu biliyor, işini biliyor, saygılı, sevgili…
Öyle bir gençlik “Var” diyorsunuz, bazıları hiç yok diyor ?
VAR… Sokakta gezen, dolandıran, çarpan, büyüğünü bilmeyen, küçüğünü bilmeyen, bütün vücudunu dövmeyle donatan, kulaklarına küpe, arkasına saç bağlayan bir sürü sokakta gezen gençler de var, gelecek kaygısı olmayan…
Sizce hangisi çoğunlukta bu saydığınız iki tür gençlikten, gözleminiz nedir ?
İyi gençlik daha çoğunlukta. Onları sokakta gezdikleri için çok görüyorsun. İyi gençlik işinin başında, dersinin başında. Onlar çok dışarı çıkmıyor, onlar görünmüyor. %80 i pırıl pırıl altın gibi ; devletini, milletini, cumhuriyetini, Atatürk ünü…
Sizin küçüklüğünüzden beri konuştuğunuz arkadaşınız var mı ?
Benimkiler hep köyde kaldı ( Gülüyor ). Arkadaşlarımın çoğu da rahmetlik oldu genç yaşlarda. Çok güzel arkadaşlarım…
Hiç yok mu şu anda, çocukluğunuzdan bu yana arkadaşınız ?
Köyde…
İrtibatınız var mı peki ?
Beni saymadık, sevmedik köyümüzde adam yoktur ; büyüğü küçüğü gördüğü zaman.
Yine bir irtibatınız var yani ?
Olmaz olur mu ? Elbette ki tabi. Bütün köyümle ben aynıyım…
Sizin gençliğinizdeki Türkiye yle şimdiki Türkiye yi kıyasladığınızda hangisi daha güzel geliyor ?
O zaman ki Türkiye, vatandaşlar ve millet daha güvenle daha azimle daha çalışarak bakıyordu. Gelecekten hiç kaygıları yoktu. Şimdi Türkiye de kaygılı millet, ben bile kaygılıyım her şeyimi düzeltmişken… Çocuğumdan, torunumdan, gelecekten kaygılıyım. Türkiye nin hiçbir cumhuriyet değerleri kalmadı. O zaman böyle cumhuriyet ayarları bozulmamıştı, fabrikaları elindeydi, limanları elindeydi, tesisleri elindeydi. Cumhuriyetin kazanımları olduğu gibi duruyordu. Güçlü Türkiye Cumhuriyeti nin ordusu vardı, yargısı vardı.
Şimdi yok diyorsunuz ?
Şimdi hepsi siyasallaştı, bir kişinin ağzına bakıyor…Halkça beraber olacağız hep beraber yönetilecek, halkın katılımı olacak, fikirler özgür olacak, söyleyecek, konuşacak, doğruyu bulacak, yanlışı ayırt edecek. Özgür bir Türkiye lazım. Var mı şimdi bir özgürlük ? Yok.
Mesela en son Sansür Yasası çıkarıldı ?
Sansüre hiç kimse iyi diyebilir mi ? Ne için ? Kendilerinin ayıplarını, kendilerinin yolsuzluklarını kimse söylemesin diye çıkarttılar bunu…
BABAMDAN İLERİDEYİM OĞLUMDAN GERİDEYİM
Gençlere nasihatiniz nedir son olarak ?
Gençlere nasihatim “BABAMDAN İLERDEYİM, OĞLUMDAN GERİDEYİM.”… Bu bir zeka sorusu çözün bulun ( Gülüyor ). Bilim anlamında, zeka anlamında, atılım anlamında… Sen babandan fazla bileceksin her şeyi ; senin oğlun da senden fazla bilecek, fazla yapacak…